Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mayıs, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Azeri

"Nereden baksan on yıl etti ha.” “On yıl be ağabey kolay değil. Özlemiyor musun oraları.” “Özlemez miyim hiç.” “Güzeldir ama çok sıcaktır oralar demi.” “Sıcak tabi, buradaki sıcakta ne var. Harran ovası'nının sıcağının yanında buradaki sıcak nedir ki” “Abi nasıl oluyor, burada da aynı güneş, orada da aynı güneş.” “Değil, sen aynı güneş sanıyorsun?” “Aynı değil mi?” “Aynı değildir.” “Niye abi? Bak nereden bakarsan bak hep aynı, inşaatın arkasından bak, yedinci kata çık bak, sonra istersen çık viyadüğün tepesine oradan bak.” “Sen viyadükün tepesinden bakarsan nah görürsün” “Nasıl abi? Anlamadım?” “Oğlum! Güneş Harran ovasında farklıdır, Çukurova'da farklı, Çiçekdağı'nda, Konya ovasında farklı. Sen onu bir sanarsın ama o kişiden kişiye bile değişir. Şimdi sana bana aynı da, aha şo evinin bahçesinde havuzbaşına uzanmış kadına farklıdır.   Sana bana belki aynı da, sabaha kadar güneşin doğmasını bekleyen adama farklıdır.   Sen sevdalandın mı h

ŞAMDAN.

                                                   Şimdi gözlerimi diktim tavana. Yine o hüzünlü geceyi hatırlıyorum. Yarım bardak şaraba bakıp, sigara üstüne sigara içtiğim geceyi.... Lanet geceyi. Bırak beni.      Aslı, iyice bağırmıştı. Nasıl bir kini varsa içinde. Nasıl da biriktirmişse öyle sızlandı. O romantik geceyi mi bulacaktı sanki sızlanacak. Ama avazı çıktığı kadar da bağırdı sevgilisinin yüzüne. Sakinleşince ikisi de bir kenara savrulmuş, ağır bir savaştan çımış gibi bitkin düşmüşlerdi. Ne gecenin, ne şarabın ne duvarlara yansıyan büyük gölgelerin bir anlamı yoktu. Artık yoktu. Ne için hazırlanmıştı bunca şey. Yüzleşmek için mi?    Korku sıkıştırdı sevgilisini o an. Gözlerini kaçırdı Aslı'dan. Nerden biliyordu sakladığı onca şeyi Aslı. İnsan birini tanıdıkça içindeki karanlığı da görmeye başlıyordu sanki. Acıyla savurdu kendini Sevgilisi. "Unutamadım..." dedi "haklısın." "Ne yaptıysam ne ettiysem unutamadım hala." Karşısı

BULANIK

Bitmeyecek, böyle sürüp gidecek işte. Ne   yaparsan yap, ne yöne kıvranırsan kıvran. Bu hep seninle işte. Gittiğin yere de gelecek. Sonunda, böyle sürüp gidecek, sürüp gidecek. Kulağında bu fısıltılarla uyandı. Kenarda duran silahına ilişti gözü. Silahlık bir durum yoktu fakat her bunaldığında gözü silahına ilişiyordu. Neye göre kullanmalıydı. Rüyalarını vuramazdı. Hep rüyaları vardı işte. Artık ne bir insandan ne de gözle görünür bir şeyden korkusu yoktu. Peki görmedikleri peki bilinç altındakiler. Onlarla silahla başa çıkamayacaktı. Sigarasını çekip aldı. Bırakmak için verdiği sözlerden birisi bile gelmedi bu sefer aklına. Çünkü o an kanser olmak ne de nefes alamamak umurunda değildi. Varsın öyle bıçak gibi kesilsindi hayat. Sigara bitince gene yatağa ilişti gözü. Uyuyacak hal mi kaldı... dedi. Tekrar kaldırdığında kafasını kuş sesleri duydu. Henüz ağaran havada bir sigara daha yaktı. Uzun uzun ilerdeki evlere baktı. Kundurasını silkeledi. Ayağına taş batmıştı. Taşı vuram