Ben sıradan bir sarhoşum ve kendi kendine konuşan biriyim. Önce bir güzel kafayı çeker sonra da başlarım kendi kendine konuşmaya. Bir akşam cebimdeki son liraya içki alıp, yeterince sarhoşken; bar sandalyesinde bir sağa bir sola gidip gelirken, vitrindeki şişeleri sayarken ve gözlerim tepe de ve kenardaki renkli ışıklardayken. Hatta bazı dekorların aynalarında morarmış yüzümü seyrederken. O akşam birden bire bardaki herkesi bir konuşma merakı sardı. Müziğin sesini azaltıp hararetli bir şeyler tartışmaya başladılar. Sonra içlerinden birisi konuştu ve onu pür dikkat dinlediler. Daha sonra bir diğeri kalkıp görüşlerini söyledi, herkes onu dinledi ve sıradaki kalktı ayağa. Böylece birisi konuşuyor diğerleriyse hiç müdahale etmeden onu dinliyordu. “Sersem sarhoşlar” Dedim kendi kendime. Ama dönüp dolaşıp sıra bana da gelecekti. Bunun kaygısıyla sıvışsam mı diye düşünürken, köşede bir çuval gibi yığılmış barın en pısırık adamına yani ban