O kadar yakın olmadığım halde, bu kadar sıkılmıştım kendimden. Kusurlarımı saymaya nereden başlayacağımı bilmiyorum, . Ne zaman arınırım durulurum onu da bilmiyorum. Bu
kendimle olan kavgada ne zaman yenilirim bilmiyorum. Çantamı takıp sırtıma uzun bir
yolculuğa çlıkma fikrine doğru ilerledim. Ne saate ne takvime bakacaktım. Kafamda yalnızca
uzaklaşmak olacaktı. Gene kendimden.
Karlı dağlar dipsiz viyadükler, karanlık ormanlar ve şehirler hatta sınırlar geçip çook uzaklara
sandığım fakat en dibimdeki gene kendime ulaşacaktım. Kafamda yanan sigaranın dumanları
elime siner ve parmaklarım sararırdı. İçimde yine bir sigara daha yanardı. Kendime
ulaştığımda artık yorulmuş ve kavgayı bırakmış olacaktım. Büyük bir matemde dalga geçer
gibi sırıtıp ölüm duygusuna savaş açacaktım. Ve belki pek çok bilinmeyeniyle burda
birikenleri de çöpe atıcaktım.
Her şeye yeniden başlamak için.....
Masadaki saat çalıyordu. Birden kalkıp yeni ağaran havada caddeye çıktım. Simitçi filan
açıkmıdır diye bakınırken, bir yaşlı çiçekçi gördüm. Yaşı ellerinde yazıyordu. Elli altmış
damar filan. Çektim paltoyu, camdan içeriye baktım tanınmak istenmiyordum. Tanırsa ayıp
olacak gibi oldu. Kim bu saatte çiçek alırdı kim kendine. Çiçekleri bilmiyorum, bana öyle bir
şeylerin boyalı markaları gibi gelir. Satılmaya hazır paketler gibi. Ne vereyim. Sana laleler mi
vereyim. Burada kocama yapraklı ve çok çeşitli laleler. Zambaklar ve papatlar. Hani onlar
papatyaları sever ama karanlık ve çorak topraklarda papatyalar yetişmez. Keza kaktusler de
açar rengarenk. Ama kimse almaz. Ben aç mı kalayım şimdi. Güller dururken kozalaklar mı
sunayım şimdi. Alevli zambaklar dururken, deve dikenleri mi açsın. Açsın da bak menekşeler,
o menekşeleri ben de severim. Ama bak bir kere bana menekşe almadılar. Halbuki böyle
paketledim ellerimle ben. ellerimle sardım. Suladım yine. Solmadılar hep vardılar. Ama kimse
almadı. Her koşulda bu kadar yakınken bir çiçek alınmaya. Almadılar bana. Çİçekçi için bir
demet çiçek çok mu.
Bu yüzden tanınmak istemiyordum işte. Bir anda ap açık oldu her yer yüzümü de
saklayamadım. Bir şeyler alacaksak bu çiçekler mi olmalıydı. Ama vakit yoktu alıp
gitmeliydim ve elimde bir demet çiçek yürüdüm. Kim bu saatte çiçek alırdı kendine.
Kendimle yeni barışmıştım. Halbuki her seferinde gizlemek isterdim kendimi. İçimden ne
ağlamalar ne erotik bağırmalar geldi utandığım. Bu yüzden mi saklamaya çalışıyordum ki en
mahrem ben miydim. Ya da en mahremini bildiğim ben mi. En korkak olduğunu sandığım
ben mi. Ya da en yalancı ben miydim. En elinden tutulası, fakat gene en özgürlük budalası.
Sevseler kaçacak, kaçsalar koşacak ben miydim. Yoksa ben miydim en tutarsız. Söz veren
ama alçakmıydım. Her sözümden sonra koşullar değişince değişen. Sıvışan. Kararan ben.
Sözümona satılan her şeyin bir bedeli vardı. İyi de bunun için bunu bile bile ben kendimle
nasıl yaşardım. Aynı uzlaşmaz çelişki beni yine bir uçurum kadar uzaklaştırdı kendime.
Yorumlar
Yorum Gönder